|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
konusunda |
about adv.
|
|
This is why we need to be sensible about applying quotas.
İşte bu nedenle kota uygulama konusunda mantıklı olmalıyız.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
müzik konusunda |
musical adj.
|
|
She is a musical prodigy and has been playing the piano since she was three.
Müzik konusunda bir dehadır, üç yaşından beri de piyano çalıyor.
More Sentences
|
3 |
General |
konusunda |
on adv.
|
|
Today we had the G8's very weak statement on trade and reform.
Bugün G8'in ticaret ve reform konusunda çok zayıf bir açıklaması vardı.
More Sentences
|
4 |
General |
politika konusunda |
politically adv.
|
|
He addressed the crowd politically, discussing the upcoming elections.
Politika konusunda kalabalığa seslenerek, yaklaşan seçimler hakkında tartıştı.
More Sentences
|
5 |
General |
konusunda |
as regards prep.
|
|
As regards practical action, I am taking up the call made again this morning by the Supreme Pontiff.
Pratik eylem konusunda ise, bu sabah Yüce Papa tarafından yapılan çağrıyı tekrarlıyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
konusunda |
with respect to prep.
|
|
Parliament has cultivated a high profile with respect to human rights.
Parlamento, insan hakları konusunda iyi bir profile sahiptir.
More Sentences
|
7 |
General |
konusunda |
in relation to prep.
|
|
Moreover, I should like to ask whether there is agreement in the Council on the policy in relation to Iraq.
Ayrıca, Konsey'de Irak'a ilişkin politika konusunda bir mutabakat olup olmadığını sormak istiyorum.
More Sentences
|
8 |
General |
konusunda |
regarding prep.
|
|
I fully understand the concerns of Parliament regarding exports for recycling.
Parlamento'nun geri dönüşüm için ihracat konusundaki endişelerini tamamen anlıyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
konusunda |
as to prep.
|
|
We have been concerned for many years as to how we can promote digital television still further in Europe.
Dijital televizyonu Avrupa'da nasıl daha da ileriye taşıyabileceğimiz konusunda uzun yıllardır endişe duyuyoruz.
More Sentences
|
10 |
General |
konusunda |
concerning prep.
|
|
The European Union has demonstrated a clear political will concerning enlargement.
Avrupa Birliği genişleme konusunda net bir siyasi irade ortaya koymuştur.
More Sentences
|
11 |
General |
konusunda |
in respect of prep.
|
|
The EU neither can nor should take upon itself the right to legislate in respect of sport.
AB, spor konusunda yasa yapma hakkını ne üstlenebilir ne de üstlenmelidir.
More Sentences
|
12 |
General |
konusunda |
upon prep.
|
|
It would be useful however if, before we begin, we were to agree upon what heading we were to act under.
Ancak başlamadan önce hangi başlık altında hareket edeceğimiz konusunda anlaşmaya varmamız yararlı olacaktır.
More Sentences
|
Phrases |
|
13 |
Phrases |
konusunda |
in regards to prep.
|
|
He is very secretive in regard to his family life.
Aile hayatı konusunda çok ketumdur.
More Sentences
|
14 |
Phrases |
olup olmadığı konusunda |
as to whether expr.
|
|
I have doubts, however, as to whether this amount will be sufficient.
Ancak bu miktarın yeterli olup olmayacağı konusunda şüphelerim var.
More Sentences
|
15 |
Phrases |
konusunda |
with regards to expr.
|
|
Progress has been made with regard to the Roma people.
Romanlar konusunda ilerleme kaydedilmiştir.
More Sentences
|
Colloquial |
|
16 |
Colloquial |
(konusunda/üzerinde) el sıkışmak |
shake on it v.
|
|
We shook on it.
El sıkıştık.
More Sentences
|
17 |
Colloquial |
(konusunda/üzerinde) anlaşmak |
shake on it v.
|
|
Let's shake on it.
Anlaşalım.
More Sentences
|
18 |
Colloquial |
konusunda ciddi |
serious about adj.
|
|
It is time we were serious about its implementation.
Bunun uygulanması konusunda ciddi olmamızın zamanı geldi.
More Sentences
|
Idioms |
|
19 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda bölünmüş |
divided on (someone or something) adj.
|
|
Once again, Europe is divided on which strategy it should follow.
Avrupa bir kez daha hangi stratejiyi izlemesi gerektiği konusunda bölünmüş durumda.
More Sentences
|
|
General |
|
20 |
General |
kendini tutma (yeme içme konusunda) |
abstinence from n.
|
|
21 |
General |
makale (özellikle din/siyaset konusunda bir) |
tract n.
|
|
22 |
General |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutma |
abstemiousness n.
|
|
23 |
General |
birisini özellikle yasadışı işler yapması konusunda kışkırtan kimse |
abetter n.
|
|
24 |
General |
kendini tutma (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemiousness n.
|
|
25 |
General |
kitapçık (özellikle din/siyaset konusunda bir) |
tract n.
|
|
26 |
General |
ticaret konusunda yetenekli |
jack of all trades n.
|
|
27 |
General |
konusunda ehil |
crackerjack n.
|
|
28 |
General |
konusunda uzman |
crackerjack n.
|
|
29 |
General |
disiplin konusunda katılık |
sternness n.
|
|
30 |
General |
konusunda uzman kişiler |
experts in one's subject n.
|
|
31 |
General |
konusunda |
respecting n.
|
|
32 |
General |
güvenlik dokümanlarının işaretlenmesi ve korunması konusunda uzman biri |
one skilled in the art of marking and protection of security documents n.
|
|
33 |
General |
her daim bronz tenle gezme konusunda takıntılı olan kişi |
tanorexic n.
|
|
34 |
General |
saç ve saç derisi bakımı konusunda uzmanlaşmış kimse |
trichologist n.
|
|
35 |
General |
annelik konusunda olağanüstü kadın |
alpha mummy n.
|
|
36 |
General |
kitaplar konusunda çok bilgili kimse |
bibliognost n.
|
|
37 |
General |
konusunda uzman kişi |
subject matter expert n.
|
|
38 |
General |
manevra yapma konusunda becerikli kimse |
manoeuvrer n.
|
|
39 |
General |
kehanet konusunda yetenekli kimse |
mantologist n.
|
|
|
40 |
General |
yönlendirme, etkileme ve idare etme konusunda yetenekli kimse |
whisperer n.
|
|
41 |
General |
uçma konusunda beceriklilik |
wingmanship n.
|
|
42 |
General |
uçma konusunda yetkinlik |
wingmanship n.
|
|
43 |
General |
makinelerin teorisi veya yapımı konusunda uzman kimse |
mechanician [dated] n.
|
|
44 |
General |
makine yapımı, kullanımı ve onarımı konusunda uzman kimse |
mechanician [dated] n.
|
|
45 |
General |
belirli türden fikir veya faaliyetler konusunda öne çıkan kimse |
merchant n.
|
|
46 |
General |
sikkeler konusunda yetkin kimse |
mintman n.
|
|
47 |
General |
yeni kelimeler türetme konusunda yetenekli kimse |
mintmaster [obsolete] n.
|
|
48 |
General |
biçimin tanımlanması veya tasviri konusunda uzman olan kimse |
morphographer n.
|
|
49 |
General |
tutum veya gidişat konusunda ağırlığını koyan kimse |
moulder n.
|
|
50 |
General |
karşılıklı espri yapma konusunda becerikli kimse |
reparteeist n.
|
|
51 |
General |
içe bakış konusunda iyi olan kimse |
yogi n.
|
|
52 |
General |
yaşam, iş ve ilişkiler konusunda tavsiyeler almak üzere tutulan kimse |
lifestyle guru n.
|
|
53 |
General |
(insanları tazminat davası açmaları konusunda teşvik edip bu talepleri avukata yönlendiren) komisyoncu |
claims farmer n.
|
|
54 |
General |
dante'nin eserleri konusunda uzman olan kimse |
dantean n.
|
|
55 |
General |
gregoryen ilahileri konusunda bilgili kimse |
gregorian [obsolete] n.
|
|
56 |
General |
bir öğretmen veya profesyonel danışman tarafından öğrencilere ders seçme, mesleğe hazırlanma, ileri eğitim ve kişisel sorunlar konusunda verilen tavsiye |
guidance n.
|
|
57 |
General |
rüyaları inceleme ve yorumlama konusunda uzmanlaşan kimse |
oneiroscopist n.
|
|
58 |
General |
muhtemel partnerlerini ikna konusunda çok başarılı kimse |
operator n.
|
|
59 |
General |
avustralya sömürgesindeki hayat konusunda deneyimli kimse |
old chum [obsolete] n.
|
|
60 |
General |
halka bilgi aktarma konusunda becerikli kimse |
communicator n.
|
|
61 |
General |
öğretme konusunda yetenekli kimse |
didact n.
|
|
62 |
General |
yemek konusunda idareli kimse |
pinchcommons n.
|
|
63 |
General |
dürtüye veya arzuya kapılmama konusunda kendini tutma |
continency n.
|
|
64 |
General |
(kredi konusunda) risk taşıyan kimse |
fly-by-night n.
|
|
65 |
General |
organizasyon konusunda uzman kimse |
organization man n.
|
|
66 |
General |
organizasyon konusunda iyi olan kimse |
organization man n.
|
|
67 |
General |
organizasyon konusunda uzman kimse |
organisation man n.
|
|
68 |
General |
organizasyon konusunda iyi olan kimse |
organisation man n.
|
|
69 |
General |
organografi konusunda bilgili kimse |
organographist n.
|
|
70 |
General |
organ tanımı konusunda bilgili kimse |
organographist n.
|
|
71 |
General |
fosil, mineral ve kayaçların incelenmesi konusunda bilgili kimse |
oryctologist [obsolete] n.
|
|
72 |
General |
cinsel kimliği konusunda açık olma |
outness n.
|
|
73 |
General |
özellikle ahlaki mükemmelliğe ulaşma konusunda ilerleme kaydetme kapasitesi |
perfectibility n.
|
|
74 |
General |
doğa konusunda bilgelik |
physiosophy n.
|
|
75 |
General |
akademik tartışma incelikleri konusunda yetkin kimse |
schoolman n.
|
|
76 |
General |
hile konusunda becerikli olma |
prestidigitation n.
|
|
77 |
General |
sosyalleşme konusunda uzman |
socially adept n.
|
|
78 |
General |
tutanak konusunda titiz kimse |
protocolist n.
|
|
79 |
General |
para konusunda liberal davranmak |
loosen up v.
|
|
|
80 |
General |
konusunda anlaşamamak |
dissent from v.
|
|
81 |
General |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell v.
|
|
82 |
General |
çiçek yetiştirme konusunda iyi olmak |
have green fingers v.
|
|
83 |
General |
çiçek yetiştirme konusunda becerikli olmak |
have green fingers v.
|
|
84 |
General |
bitki yetiştirme konusunda iyi olmak |
have green fingers v.
|
|
85 |
General |
bitki yetiştirme konusunda becerikli olmak |
have green fingers v.
|
|
86 |
General |
konusunda danışmanlık hizmeti almak |
receive consultancy service on v.
|
|
87 |
General |
birisini bir şeyi yapmaması konusunda ikna etmek |
talk someone out of doing something v.
|
|
88 |
General |
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek |
encourage someone to do something v.
|
|
89 |
General |
(para konusunda) tutumlu olmak |
be careful with money v.
|
|
90 |
General |
müşterileri konusunda ketum olmak |
discreet about one's clients v.
|
|
91 |
General |
birinin karakteri veya yeteneği konusunda yanılmak |
mistake v.
|
|
92 |
General |
(zaman konusunda) yanılmak |
mistake v.
|
|
93 |
General |
anlaşamadıkları konusunda anlaşmak |
agree to disagree v.
|
|
94 |
General |
ödeme konusunda sıkıştırmak |
crave v.
|
|
95 |
General |
zevk konusunda seçici davranmak |
discriminate v.
|
|
96 |
General |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) v.
|
|
97 |
General |
ahlak konusunda çok katı davranan |
straitlaced adj.
|
|
98 |
General |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutan |
abstemious adj.
|
|
99 |
General |
kendini tutan (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemious adj.
|
|
100 |
General |
seyahat konusunda deneyimli |
traveled adj.
|
|
101 |
General |
(inter)net konusunda deneyimli/tecrübeli |
web wise adj.
|
|
102 |
General |
(inter)net konusunda deneyimli/tecrübeli |
webwise adj.
|
|
103 |
General |
seyahat konusunda deneyimli |
travelled adj.
|
|
104 |
General |
her daim bronz tenle gezme konusunda takıntılı olan |
tanorexic adj.
|
|
105 |
General |
güvenliği sağlama ve tehlikeyi önleme konusunda bilinçli olan |
safety-conscious adj.
|
|
106 |
General |
dil veya zevk konusunda incelikli olan |
mandarin adj.
|
|
107 |
General |
betimleme konusunda yetersiz |
meager adj.
|
|
108 |
General |
betimleme konusunda yetersiz |
meagre adj.
|
|
109 |
General |
özellikle yemek yeme ve uyuma gibi alışkanlıkları konusunda rahatı kaçmış |
mistimed [uk] adj.
|
|
110 |
General |
mit yaratma konusunda verimli olan |
mythopoetic adj.
|
|
111 |
General |
cinsellik konusunda sansürsüz |
graphic adj.
|
|
112 |
General |
özellikle alay amaçlı kıyaslama konusunda yetenekli |
comparative [obsolete] adj.
|
|
113 |
General |
iş konusunda aktif |
circulation adj.
|
|
114 |
General |
sonuçlar konusunda temkinli |
circumspective adj.
|
|
115 |
General |
(bilgelik konusunda) kitap gibi olan |
polyhistoric adj.
|
|
116 |
General |
(özellikle dil konusunda) müşkülpesent |
pedantic adj.
|
|
117 |
General |
bir şeyi sergileme konusunda ihtiyatlı olan |
parsimonious adj.
|
|
118 |
General |
fizyonomi konusunda yetenekli |
physiognomic adj.
|
|
119 |
General |
fizyonomi konusunda yetenekli |
physiognomical adj.
|
|
120 |
General |
teknoloji konusunda bilgili |
plugged-in adj.
|
|
121 |
General |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutarak |
abstemiously adv.
|
|
122 |
General |
kendini tutarak (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemiously adv.
|
|
123 |
General |
para konusunda |
moneywise adv.
|
|
124 |
General |
konusunda |
on the top of prep.
|
|
125 |
General |
konusunda |
on the subject of prep.
|
|
126 |
General |
konusunda |
in the matter of prep.
|
|
127 |
General |
konusunda |
re prep.
|
|
128 |
General |
konusunda |
with regard prep.
|
|
129 |
General |
konusunda |
touching prep.
|
|
130 |
General |
konusunda |
upo [dialect] prep.
|
|
131 |
General |
konusunda |
round prep.
|
|
132 |
General |
konusunda |
about prep.
|
|
Phrasals |
|
133 |
Phrasals |
(bir şey konusunda) zahmete sokmak |
bother with (someone or something) v.
|
|
134 |
Phrasals |
(bir şey konusunda) zahmet etmek/zahmete girmek |
bother with someone or something v.
|
|
135 |
Phrasals |
birini bir şey yapması konusunda ikna etmek/oyuna getirmek |
fool someone into something v.
|
|
136 |
Phrasals |
bir şey konusunda artış göstermek |
gain in v.
|
|
137 |
Phrasals |
bir şey konusunda/bakımından iyiye gitmek |
gain in v.
|
|
138 |
Phrasals |
(bir şey yapmaması konusunda) uyarmak |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
139 |
Phrasals |
(bir şey yapmaması konusunda) ikaz etmek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
140 |
Phrasals |
(bir şey yapması konusunda) tavsiye vermek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
141 |
Phrasals |
(bir şey yapması konusunda) cesaret vermek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
142 |
Phrasals |
(bir şey yapması konusunda) cesaretlendirmek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
143 |
Phrasals |
(bir şey yapması konusunda) teşvik etmek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
144 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak konusunda yan çizmek |
get out of doing (something) v.
|
|
145 |
Phrasals |
konusunda baskı yapmak |
push toward v.
|
|
146 |
Phrasals |
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise someone against doing something v.
|
|
147 |
Phrasals |
(birine bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise (one) against (something) v.
|
|
148 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against (something) v.
|
|
149 |
Phrasals |
yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against doing v.
|
|
150 |
Phrasals |
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise someone against doing something v.
|
|
151 |
Phrasals |
(birine bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise (one) against (something) v.
|
|
152 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against (something) v.
|
|
153 |
Phrasals |
yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against doing v.
|
|
154 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise on someone or something (with someone) v.
|
|
155 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on someone or something (with someone) v.
|
|
156 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise (on someone or something) with someone v.
|
|
157 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on someone or something) with someone v.
|
|
158 |
Phrasals |
(biriyle bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise (on something) with (someone) v.
|
|
159 |
Phrasals |
(biriyle bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on something) with (someone) v.
|
|
160 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise on (something) v.
|
|
161 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on (something) v.
|
|
162 |
Phrasals |
(biri/bir şey konusunda) birine akıl danışmak |
consult (with) someone (about someone or something) v.
|
|
163 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda birine akıl danışmak |
consult (someone) about (something) v.
|
|
164 |
Phrasals |
birine (bir şey yapma konusunda) meydan okumak |
dare someone (to do something) v.
|
|
165 |
Phrasals |
biriyle (bir şey yapma konusunda) bahse girmek |
dare someone (to do something) v.
|
|
166 |
Phrasals |
birini biri/bir şey konusunda utandırmak |
embarrass someone about someone or something v.
|
|
167 |
Phrasals |
birini biri/bir şey konusunda mahcup etmek |
embarrass someone about someone or something v.
|
|
168 |
Phrasals |
(birini/kendini bir şey) konusunda ikna etmek/kandırmak |
fool (one or oneself) into (something) v.
|
|
169 |
Phrasals |
konusunda kandırmak |
fool into v.
|
|
170 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda yardım etmek |
help out with v.
|
|
171 |
Phrasals |
konusunda yardım etmek |
help with v.
|
|
172 |
Phrasals |
hakkında/konusunda tereddüt etmek |
hesitate over v.
|
|
173 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda uyanık olmak |
look out for (something) v.
|
|
174 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda laf sokmak |
needle about v.
|
|
175 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda kışkırtmak |
needle about v.
|
|
176 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda iğnelemek |
needle about v.
|
|
177 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda iğneleyici söz söylemek |
needle about v.
|
|
178 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda dokundurmak |
needle about v.
|
|
179 |
Phrasals |
(birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak |
pressure (one) into (doing something) v.
|
|
180 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda baskı yapmak |
pressure into v.
|
|
181 |
Phrasals |
(konusunda/üzerinde) el sıkışmak |
shake on v.
|
|
182 |
Phrasals |
(konusunda/üzerinde) anlaşmak |
shake on v.
|
|
183 |
Phrasals |
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) v.
|
|
184 |
Phrasals |
konuşarak yapmaması konusunda ikna etmek |
talk out of doing v.
|
|
185 |
Phrasals |
(birine) ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek |
trust (one) for (something) v.
|
|
186 |
Phrasals |
ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek |
trust for v.
|
|
187 |
Phrasals |
(biri/bir şey) konusunda bir mektup, e-posta göndermek |
write about (someone or something) v.
|
|
Phrases |
|
188 |
Phrases |
düşüncelerini dillendirme konusunda ketum |
backward about coming forward adj.
|
|
189 |
Phrases |
düşüncelerini dillendirme konusunda ketum |
backwards about coming forward adj.
|
|
190 |
Phrases |
(biri/bir şey) konusunda |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
|
191 |
Phrases |
… konusunda |
in the... stakes expr.
|
|
192 |
Phrases |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
(be) careful what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
|
|
193 |
Phrases |
biri/bir şey konusunda |
as regards somebody/something expr.
|
|
194 |
Phrases |
bir şey konusunda |
as to something expr.
|
|
Colloquial |
|
195 |
Colloquial |
borç tavanı (konusunda) ürkek |
debt ceiling chicken n.
|
|
196 |
Colloquial |
başkaları için güç elde etme konusunda yetenekli kişi |
hired gun n.
|
|
197 |
Colloquial |
(politika konusunda) şahin |
hawk n.
|
|
198 |
Colloquial |
uçuş veya helikopterler konusunda çok iyi olan kimse |
rotorhead n.
|
|
199 |
Colloquial |
uçuş veya helikopterler konusunda deneyimli kimse |
rotorhead n.
|
|
200 |
Colloquial |
uçuş veya helikopterler konusunda bilgili kimse |
rotorhead n.
|
|
201 |
Colloquial |
teknoloji konusunda çok bilgili/yetenekli/hevesli kimse |
tech-nerd n.
|
|
202 |
Colloquial |
etrafındakileri kontrol etmek konusunda takıntılı kimse |
control freak n.
|
|
203 |
Colloquial |
hedeflerine kurnazca veya gayriahlaki manevralarla ulaşma konusunda becerikli kimse |
operator n.
|
|
204 |
Colloquial |
okul hayatında/teorik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
book smart n.
|
|
205 |
Colloquial |
tahmin konusunda yenilgiyi kabul etmek |
bite v.
|
|
206 |
Colloquial |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something v.
|
|
207 |
Colloquial |
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak |
know what (one) is doing v.
|
|
208 |
Colloquial |
konusunda bilgili |
clued-in adj.
|
|
209 |
Colloquial |
konusunda bilgili |
clued-up adj.
|
|
210 |
Colloquial |
...konusunda katedilecek daha çok mesafe var |
a long way down the road expr.
|
|
211 |
Colloquial |
(biri/bir şey) konusunda |
talking of (someone or something) expr.
|
|
212 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda |
talking of somebody/something [uk] expr.
|
|
213 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda usta |
at home with someone or something expr.
|
|
214 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda uzman |
at home with someone or something expr.
|
|
215 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda yeterli |
at home with someone or something expr.
|
|
216 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda yetenekli |
at home with someone or something expr.
|
|
217 |
Colloquial |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
be careful what you wish for(, it might (just) come true expr.
|
|
218 |
Colloquial |
(bir şey) konusunda |
speaking of (something) expr.
|
|
219 |
Colloquial |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
watch what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
|
|
Idioms |
|
220 |
Idioms |
pek gezmeyip seyahat konusunda ahkam kesen kişi |
an armchair traveler n.
|
|
221 |
Idioms |
cinsel ilişki konusunda aşırı istekli olma |
enthusiastic consent n.
|
|
222 |
Idioms |
yatırım konusunda deneyim/bilgi sahibi kimse |
the smart money n.
|
|
223 |
Idioms |
insanları yönetme konusunda başarılı kimse |
a smooth operator n.
|
|
224 |
Idioms |
istediğini yaptırma konusunda başarılı kimse |
a smooth operator n.
|
|
225 |
Idioms |
erken yatma konusunda düzenli olmak |
keep good hours v.
|
|
226 |
Idioms |
(bir şey konusunda) heyecanlı olmak |
be keen about v.
|
|
227 |
Idioms |
bir şey konusunda tekel olmamak |
not have a monopoly on something v.
|
|
228 |
Idioms |
birine bir şey yapması konusunda aşırı baskı yapmak |
high-pressure someone into something v.
|
|
229 |
Idioms |
nasıl yapılacağı konusunda hiçbir fikri olmamak |
have no clue how to do v.
|
|
230 |
Idioms |
savundukları konusunda inatçı olmak |
stick to one's guns v.
|
|
231 |
Idioms |
(olaylar konusunda) burnu iyi koku almak |
have a nose for v.
|
|
232 |
Idioms |
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak |
strike a bargain v.
|
|
233 |
Idioms |
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak |
strike a bargain v.
|
|
234 |
Idioms |
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak |
strike a deal v.
|
|
235 |
Idioms |
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak |
strike a deal v.
|
|
236 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be (dead) set on something/on doing something v.
|
|
237 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) aynı kafada olmak |
be of one/the same mind (about/on somebody/something) v.
|
|
238 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be set on something/on doing something v.
|
|
239 |
Idioms |
birini (biri/bir şey hakkında/konusunda) güncellemek |
bring someone up-to-date (on someone or something) v.
|
|
240 |
Idioms |
birine (biri/bir şey hakkında/konusunda) son gelişmeleri anlatmak/bildirmek/aktarmak |
bring someone up-to-date (on someone or something) v.
|
|
241 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır koymak |
draw a line at (doing) (something) v.
|
|
242 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır çizmek |
draw a line at (doing) (something) v.
|
|
243 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak konusunda) set çekmek |
draw a line at (doing) (something) v.
|
|
244 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda hesap vermek |
give (one) an account of (someone or something) v.
|
|
245 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda açıklama yapmak |
give (one) an account of (someone or something) v.
|
|
246 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda bilgi vermek |
give (one) an account of (someone or something) v.
|
|
247 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give an account (of someone or something) (to someone) v.
|
|
248 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give an account (of someone or something) (to someone) v.
|
|
249 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give an account (of someone or something) (to someone) v.
|
|
250 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give someone an account of someone or something v.
|
|
251 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give someone an account of someone or something v.
|
|
252 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give someone an account of someone or something v.
|
|
253 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give an account of (someone or something) v.
|
|
254 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give an account of (someone or something) v.
|
|
255 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give an account of (someone or something) v.
|
|
256 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) abartılı davranmak |
go overboard (for somebody/something) v.
|
|
257 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) ölçüyü kaçırmak |
go overboard (for somebody/something) v.
|
|
258 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) abartılı davranmak |
go overboard (about somebody/something) v.
|
|
259 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) ölçüyü kaçırmak |
go overboard (about somebody/something) v.
|
|
260 |
Idioms |
bir şey konusunda büyük umutları olmak |
have (high) hopes of something v.
|
|
261 |
Idioms |
bir şey konusunda büyük umutlar beslemek |
have (high) hopes of something v.
|
|
262 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak konusunda) işi zor olmak |
have your work cut out (to do something/doing something) v.
|
|
263 |
Idioms |
bir şey (yapma) konusunda doğal becerisi olmak |
have a gift for (doing) something v.
|
|
264 |
Idioms |
bir şey (yapma) konusunda doğuştan yetenekli olmak |
have a gift for (doing) something v.
|
|
265 |
Idioms |
(bir şey) konusunda tekel olmak |
have a monopoly on (something) v.
|
|
266 |
Idioms |
(bir şey konusunda) burnu iyi koku almak |
have a nose for something v.
|
|
267 |
Idioms |
(bir şey konusunda) tahminde bulunmak |
have an inkling (of something) v.
|
|
268 |
Idioms |
(bir şey konusunda) varsayımda bulunmak |
have an inkling (of something) v.
|
|
269 |
Idioms |
(bir şey konusunda) açık görüşlü olmak |
have an open mind (on/about something) v.
|
|
270 |
Idioms |
(bir şey konusunda) ön yargılı olmamak |
have an open mind (on/about something) v.
|
|
271 |
Idioms |
(bir şey konusunda) açık görüşlü olmak |
keep an open mind (on/about something) v.
|
|
272 |
Idioms |
(bir şey konusunda) ön yargılı olmamak |
keep an open mind (on/about something) v.
|
|
273 |
Idioms |
(bir şey yapmak konusunda) işi zor olmak |
have your work cut out (to do something/doing something) v.
|
|
274 |
Idioms |
(birine bir şey yapması konusunda) aşırı baskı yapmak |
high-pressure (one) into (doing something) v.
|
|
275 |
Idioms |
(birine bir şey yapması konusunda) aşırı baskı yapmak |
high-pressure into v.
|
|
276 |
Idioms |
bir konuda/bir şey yapma konusunda dobra olmak |
make no bones about something/about doing something v.
|
|
277 |
Idioms |
bir konuda/bir şey yapma konusunda şeffaf olmak |
make no bones about something/about doing something v.
|
|
278 |
Idioms |
bir şeyi yapmak konusunda yeteneksiz/beceriksiz olmak |
not be able to do something for toffee v.
|
|
279 |
Idioms |
başkalarıyla iş birliği yapmak konusunda iyi olmak |
play well with others v.
|
|
280 |
Idioms |
savundukları konusunda inatçı olmak |
stick to guns v.
|
|
281 |
Idioms |
bir şey yapmak konusunda bir daha düşünmek |
think better of it/of doing something v.
|
|
282 |
Idioms |
konusunda uzman |
ahead of the curve adj.
|
|
283 |
Idioms |
konusunda lider |
ahead of the curve adj.
|
|
284 |
Idioms |
konusunda önde gelen |
ahead of the curve adj.
|
|
285 |
Idioms |
konusunda yetkin |
ahead of the curve adj.
|
|
286 |
Idioms |
konusunda ön sıralarda gelen/etkili |
ahead of the curve adj.
|
|
287 |
Idioms |
bir şeyi yapma konusunda katı |
religious about doing something adj.
|
|
288 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda ayrılığa düşmüş |
divided on (someone or something) adj.
|
|
289 |
Idioms |
konusunda azimli |
bound and determined to adj.
|
|
290 |
Idioms |
(bir şey yapmak) konusunda azimli |
bound and determined to (do something) adj.
|
|
291 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda çok katı |
death on (someone or something) adj.
|
|
292 |
Idioms |
(bir şey) konusunda çok becerikli |
death on (something) adj.
|
|
293 |
Idioms |
(bir şey) konusunda yetenekli |
death on (something) adj.
|
|
294 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/yönünden zengin |
long on one thing and short on another adj.
|
|
295 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/yönünden eksik kalmış |
long on one thing and short on another adj.
|
|
296 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/hakkında katı |
religious about (something) adj.
|
|
297 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/hakkında kuralcı |
religious about (something) adj.
|
|
298 |
Idioms |
(bir şeyi) yapma konusunda katı |
religious about doing adj.
|
|
299 |
Idioms |
(bir şeyi) yapma konusunda/hakkında kuralcı |
religious about doing adj.
|
|
300 |
Idioms |
(bir şey yapmak) konusunda kararsız |
reluctant to (do something) adj.
|
|
301 |
Idioms |
(bir şey yapmak) konusunda tereddütlü |
reluctant to (do something) adj.
|
|
302 |
Idioms |
yapmak konusunda kararsız |
reluctant to do adj.
|
|
303 |
Idioms |
yapmak konusunda tereddütlü |
reluctant to do adj.
|
|
304 |
Idioms |
iyilik konusunda birinin/bir şeyin yanından/yakınından bile geçemez |
not half as good as somebody/something expr.
|
|
305 |
Idioms |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury is (still) out (on something) expr.
|
|
306 |
Idioms |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury are (still) out (on something) expr.
|
|
307 |
Idioms |
(bir şey) konusunda avantajlı |
to windward of (something) [obsolete] expr.
|
|
308 |
Idioms |
(dersler/cevaplar konusunda) yardıma ihtiyacım var! |
throw me a bone! exclam.
|
|
Speaking |
|
309 |
Speaking |
ayakkabı konusunda çok zevklisiniz |
you have great taste in shoes expr.
|
|
310 |
Speaking |
bu kadar korkunç bir olayın arkasında ne gibi bir neden olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok |
I have no idea what the motive behind such an horrific act might be expr.
|
|
311 |
Speaking |
bizim kim olduğumuz konusunda hiçbir fikrin yok |
you have no idea who we are expr.
|
|
312 |
Speaking |
gitme konusunda ciddi misin? |
are you serious about going? expr.
|
|
313 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı değilim |
I'm terrible at names expr.
|
|
314 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful at names expr.
|
|
315 |
Speaking |
isimler konusunda özürlüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
316 |
Speaking |
isimler konusunda özürlüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
317 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
318 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı değilim |
I'm awful at names expr.
|
|
319 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible at names expr.
|
|
320 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible at names expr.
|
|
321 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
322 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful at names expr.
|
|
323 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any improvements expr.
|
|
324 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
is there any progress on the expr.
|
|
325 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any developments expr.
|
|
326 |
Speaking |
kimse futbol konusunda onunla ölçüşemez |
no one rivals him in soccer expr.
|
|
327 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
are there any progress on the expr.
|
|
328 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
are there any developments expr.
|
|
329 |
Speaking |
ne olup bittiği konusunda hiçbir fikrin yok |
you don't have any idea what's going on expr.
|
|
330 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
are there any improvements expr.
|
|
331 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
any update on the expr.
|
|
332 |
Speaking |
oraya gidip gitmeyeceğimiz konusunda konuştuk |
we talked about whether we will go there expr.
|
|
333 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
are there any developments in expr.
|
|
334 |
Speaking |
onu tanıdığı konusunda yalan söylüyor |
he lies about knowing him expr.
|
|
335 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any developments in expr.
|
|
336 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
any update on the expr.
|
|
337 |
Speaking |
ne olup bittiği konusunda hiçbir fikriniz yok |
you don't have any idea what's going on expr.
|
|
338 |
Speaking |
yaşım konusunda yalan söylüyorum |
I lie about my age expr.
|
|
339 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm awful with names expr.
|
|
340 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful with names expr.
|
|
341 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful with names expr.
|
|
342 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful with names expr.
|
|
343 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm awful at names expr.
|
|
344 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful at names expr.
|
|
345 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
346 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful at names expr.
|
|
347 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm terrible at names expr.
|
|
348 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible at names expr.
|
|
349 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
350 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible at names expr.
|
|
351 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm terrible with names expr.
|
|
352 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible with names expr.
|
|
353 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible with names expr.
|
|
354 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible with names expr.
|
|
Trade/Economic |
|
355 |
Trade/Economic |
sahibi tarafından belirli bir tarihten önce hisse senedinin kullanılamayacağı konusunda hüküm içeren senet |
noncallable bond n.
|
|
356 |
Trade/Economic |
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme |
forward contract n.
|
|
357 |
Trade/Economic |
başkalarına onarılmaz zararlara yol açtığı için bir kişi veya kurumun bir eylemi yapmaması konusunda mahkeme tarafından verilen karar |
injunction n.
|
|
358 |
Trade/Economic |
bir işin programa göre yürütülüp yürütülmediğinin denetlenmesi ve yapılması gerekli düzenlemeler konusunda yönetime bilgi verilmesi |
follow-up n.
|
|
359 |
Trade/Economic |
daha önceden çocuklar konusunda/çocuklarla ilgili bir alanda çalışma deneyimi |
previous experience of working with children n.
|
|
360 |
Trade/Economic |
istekli bir alıcı ile ilgisiz fakat istekli bir satıcının serbest bir biçimde alım satım işlemi konusunda anlaşmaya varabilecekleri fiyat |
arm's-length price n.
|
|
361 |
Trade/Economic |
mal konusunda gelecek sözleşmeleri yapan aracı |
commodity broker n.
|
|
362 |
Trade/Economic |
mali bir kurumun şirket alacaklı hesaplarını devralma ve borçlarını tahsil etme konusunda onlarla olduğu düzenleme |
factoring n.
|
|
363 |
Trade/Economic |
menkul değer fiyat değişmeleri konusunda bir teori |
random walk theory n.
|
|
364 |
Trade/Economic |
şirket işlerinin sorumluluklarını genişletme ve çalışanları kendilerini iş tanımlarındaki şey ile sınırlandırmamaları konusunda cesaretlendirme |
dejobbing n.
|
|
365 |
Trade/Economic |
taviz değişimi konusunda hükümetlerarası pazarlık |
negotiations n.
|
|
366 |
Trade/Economic |
özellikle akıl sağlığı çalışmaları konusunda eğitilmiş kalifiye sosyal hizmetler uzmanı |
approved social worker n.
|
|
367 |
Trade/Economic |
fiyat konusunda mutabık kalmak |
agree on the price v.
|
|
368 |
Trade/Economic |
fiyat konusunda mutabık kalmak |
agree upon the price v.
|
|
369 |
Trade/Economic |
(yeni çalışana) işinde başarılı olması için gerekli beceri ve bilgi konusunda yardımcı olmak |
onboard v.
|
|
370 |
Trade/Economic |
(yeni çalışana) işinde başarılı olması için gerekli beceri ve bilgi konusunda yardımcı olmak |
on-board v.
|
|
Law |
|
371 |
Law |
özellikle cinsel ilişkiler konusunda yasaların öngördüğü norm |
nature n.
|
|
372 |
Law |
bir sözleşmenin yükümlülükleri ile borçlu olan kimse aleyhine sorumluluklarını aynen yerine getirmesi konusunda mahkemeye yapılan başvuru |
bill for specific performance n.
|
|
373 |
Law |
bir şey yapmak konusunda açılan dava |
action of mandamus n.
|
|
374 |
Law |
borçlu ile alacaklılar arasında borçlunun ibrası konusunda yapılan sözleşme |
composition deed n.
|
|
375 |
Law |
bir şeyin gerçekleştirilmesi konusunda mahkemece verilen emir |
mandatory injunction n.
|
|
376 |
Law |
bir ilanın dizilmesi fakat ikinci bir emre kadar yayınlanmaması konusunda gazete veya dergi yönetimine verilen talimat |
wait-order n.
|
|
377 |
Law |
kira süresi sonunda kiralayan tarafa kiralanan mülkün satın alınabilmesi konusunda seçme hakkı tanıyan kira sözleşmesi |
lease with option to purchase n.
|
|
378 |
Law |
mirasın varislerinden yaşça en büyük olanına miras hisselerini seçme konusunda tanınan hak |
esnecy n.
|
|
379 |
Law |
değerli evrakı icra konusunda yasal hakka sahip kimse |
holder n.
|
|
380 |
Law |
kolluk kuvvetlerinin gözaltına alınan kimseyi sessiz kalma ve avukat tutma hakkına sahip olduğu konusunda uyarmasını zorunlu kılan hüküm |
miranda rule [us] n.
|
|
381 |
Law |
başvuranın genellikle duruşma yapılması konusunda yönlendirme talep ettiği, mahkemeye veya yargıca yapılan sözlü veya yazılı başvuru |
motion n.
|
|
382 |
Law |
dava vekilinin özel bir durum için yasaların nasıl uygulanması gerektiği konusunda verdiği resmi ve genellikle yazılı olan değerlendirme |
opinion n.
|
|
383 |
Law |
(tarafı olmayan davaları belirtmek için kullanılır) konusunda |
in re prep.
|
|
Politics |
|
384 |
Politics |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesi |
regalism n.
|
|
385 |
Politics |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesini benimseyen kimse |
regalist n.
|
|
386 |
Politics |
suçlu veya terörist ile yetkililer arasında, rehinelerin bırakılması ve teslim olma konusunda yapılan pazarlık |
negotiations n.
|
|
387 |
Politics |
ceza yargılarının milletler arası değeri konusunda avrupa sözleşmesi |
european convention on the international validity of criminal judgments n.
|
|
388 |
Politics |
iki taraflı gözetim konusunda karar |
decision on bilateral surveillance n.
|
|
389 |
Politics |
politikalar konusunda yol gösterme |
policy guidance n.
|
|
390 |
Politics |
verilere ilişkin standart ve kodlara uyum konusunda raporlar |
reports on the observance of standards and codes n.
|
|
391 |
Politics |
vasiyetnamelerin tescili konusunda bir usul kurulmasına ilişkin sözleşme |
convention on the establishment of a scheme of registration of wills n.
|
|
392 |
Politics |
2015 sonrası kalkınma gündemi konusunda seçkin kişiler üst düzeyli panel |
high-level panel of eminent persons on the post-2015 development agenda n.
|
|
393 |
Politics |
özellikle balıkçılık ve denizciliğin düzenlenmesi konusunda yargı yetkisi bulunan kurul |
conservancy [uk] n.
|
|
394 |
Politics |
bir hakkın varlığı konusunda mutabakata varmak |
agree to a right v.
|
|
395 |
Politics |
anlaşamadıkları konusunda uzlaşmak |
agree to disagree v.
|
|
Institutes |
|
396 |
Institutes |
göç ve sınır ihlalleri konusunda bilgi değişim ve paylaşım merkezi |
centre for information, discussion and exchange on the crossing of frontiers and immigration n.
|
|
397 |
Institutes |
özellikle hayvanlar konusunda insani amaç ve uygulamaları destekleyen kuruluş |
humane society n.
|
|
398 |
Institutes |
(britanya'da) anne babaların çocukları konusunda anonim olarak danışabilecekleri gönüllü bir kuruluş |
parents anonymous [uk] n.
|
|
Industry |
|
399 |
Industry |
kariyer konusunda yardımcı olması için tecrübeli birini kıdemsiz çalışana danışman olarak atama |
mentoring n.
|
|
400 |
Industry |
çalışanları birden fazla görevi yürütme konusunda eğitime tabi tutma |
multiskilling n.
|
|
Insurance |
|
401 |
Insurance |
(sigorta vb. konusunda) bölge ayrımcılığı yapmak |
redline v.
|
|
Media |
|
402 |
Media |
medya ve iletişim araçlarının kullanımı konusunda danışmanlık veren kimse |
media consultant n.
|
|
403 |
Media |
medya ve iletişim araçlarının kullanımı konusunda danışmanlık veren kimse |
media guru n.
|
|
Technical |
|
404 |
Technical |
oşinografi konusunda uzman |
oceanographer n.
|
|
405 |
Technical |
talaşlı imalat konusunda uzmanlaşan |
specialized in machining n.
|
|
406 |
Technical |
ses kaydını metne çevirme konusunda uzmanlaşmış kişi |
audio-typist n.
|
|
407 |
Technical |
talaşlı imalat konusunda uzmanlaşmış |
specialized in machining adj.
|
|
Computer |
|
408 |
Computer |
bilgisayarlar ve programlama konusunda otorite olan kimse |
computer guru n.
|
|
Informatics |
|
409 |
Informatics |
takma ad kullanarak internette materyal yayınlama hakkı konusunda var olan fikir ayrılığı |
nym war n.
|
|
Construction |
|
410 |
Construction |
(britanya'da) ev inşaatı, tasarımı ve tesisleri konusunda belirlenmiş bir dizi standart |
parker morris standard n.
|
|
Aeronautic |
|
411 |
Aeronautic |
geçerlilik veya kullanım konusunda hiçbir sınırlaması bulunmayan tarife |
normal fare n.
|
|
412 |
Aeronautic |
yeterlilik konusunda kuşku |
doubt of competency n.
|
|
413 |
Aeronautic |
pilotlara ve uçuş mürettebatına uçuş araçlarının kullanımı konusunda yer eğitimi veren bir cihaz |
link trainer® n.
|
|
Marine |
|
414 |
Marine |
yiyecek konusunda cimri kimse |
pinchgut n.
|
|
415 |
Marine |
yemek konusunda cimri |
pinchgut adj.
|
|
Medical |
|
416 |
Medical |
duyguları tanımlama ve açıklama konusunda yetersizlik |
alexithymia n.
|
|
417 |
Medical |
hipnoloji konusunda eğitimli kimse |
hypnologist n.
|
|
418 |
Medical |
sitoteknoloji konusunda eğitimli tıp teknisyeni |
cytotechnologist n.
|
|
419 |
Medical |
sitoteknoloji konusunda eğitimli tıp teknisyeni |
cytotechnician n.
|
|
Anatomy |
|
420 |
Anatomy |
kaslar konusunda uzman kimse |
myographist [obsolete] n.
|
|
Psychology |
|
421 |
Psychology |
posta pulu toplama konusunda tutkulu olan kimse |
timbromaniac n.
|
|
422 |
Psychology |
kas konusunda yetersiz olma takıntısı |
muscle dysmorphia n.
|
|
Biology |
|
423 |
Biology |
diyatomlar konusunda uzmanlaşmış kimse |
diatomist n.
|
|
Social Sciences |
|
424 |
Social Sciences |
amerikan yerlilerinin kültürü, dili veya ilişkileri konusunda uzman kimse |
american indianist n.
|
|
425 |
Social Sciences |
(kürtaj konusunda) yaşam taraftarı |
pro-life n.
|
|
426 |
Social Sciences |
ritüeller ve törenler konusunda uzman antropolog |
ritualist n.
|
|
427 |
Social Sciences |
halk yararına işler konusunda gönüllü olma |
community spirit n.
|
|
428 |
Social Sciences |
(kürtaj konusunda) tercih taraftarı |
pro-choice adj.
|
|
Education |
|
429 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
community assistant (ca) n.
|
|
430 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
community advisor n.
|
|
431 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
peer advisor n.
|
|
432 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
senior resident n.
|
|
433 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident mentor n.
|
|
434 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident assistant (ra) n.
|
|
435 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident advisor (ra) n.
|
|
436 |
Education |
üniversite hocalarının öğrenciler arasında dil, din, ırk ve cinsel yönelim konusunda ayrım yapmayacağına dair yazmaları gereken bir beyanname |
EDI statement (equity, diversity and inclusion statement) n.
|
|
437 |
Education |
burs alma konusunda uzmanlaşan öğrenci |
grantsman n.
|
|
438 |
Education |
hitabet veya ikna konusunda yeterli kimse |
oralist n.
|
|
Literature |
|
439 |
Literature |
genç erkekler ve özel yaşamları konusunda kurgu eserleri içeren edebi tür |
lad lit n.
|
|
440 |
Literature |
jane austen veya yazıları konusunda uzman kimse |
austenite n.
|
|
Linguistics |
|
441 |
Linguistics |
amerika'nın yerlisi olan halkların dilleri konusunda uzman kimse |
americanist n.
|
|
442 |
Linguistics |
dil bilgisi standartları ve ilkeleri konusunda aşırı detaycılık |
grammatism n.
|
|
443 |
Linguistics |
doğal dil işlemede bilgisayar kullanan bilgisayar bilimi ve dilbilim konusunda eğitim almış kimse |
computational linguist n.
|
|
444 |
Linguistics |
ritim konusunda iniş-çıkış gösteren ölçü |
singsong n.
|
|
Religious |
|
445 |
Religious |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
jujuman n.
|
|
446 |
Religious |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
obeahman n.
|
|
447 |
Religious |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
root doctor n.
|
|
448 |
Religious |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
leaf doctor n.
|
|
449 |
Religious |
(musevilik'te) masora konusunda uzman alim |
masorete n.
|
|
450 |
Religious |
(musevilik'te) masora konusunda uzman alim |
massorete n.
|
|
451 |
Religious |
(hindistan'da) başkalarına din konusunda yardımcı olan okumuş müslüman |
maulvi n.
|
|
452 |
Religious |
(hindistan'da) başkalarına din konusunda yardımcı olan okumuş müslüman |
moulvi n.
|
|
453 |
Religious |
2. yüzyılda frigyalı montanus'un kutsal ruh'un bedeninde barındığını ve insanları yönlendirme konusunda kendisini aracı seçtiğini ileri sürdüğü öğretilerine verilen ad |
montanism n.
|
|
454 |
Religious |
ester'in yahudileri haman'ın yıkımından kurtarma konusunda tavsiyeler veren bir akrabası |
mordecai n.
|
|
455 |
Religious |
geleneksel yahudi dininin temel unsurlarını muhafaza eden ve dini uygulamaların modernleştirilmesi konusunda esneklik barındıran bir hareket |
conservative judaism n.
|
|
456 |
Religious |
papalık fetvaları konusunda uzman kilise hukukçusu |
decretist n.
|
|
457 |
Religious |
papalık fetvaları konusunda uzman kilise hukukçusu |
decretalist n.
|
|
458 |
Religious |
tanrının varlığı veya yokluğu konusunda tarafsız olan kimse |
freethinker n.
|
|
459 |
Religious |
yeme içme konusunda musevilik kurallarına uymak |
keep kosher v.
|
|
460 |
Religious |
incil konusunda vaaz vermek |
gospel v.
|
|
Philosophy |
|
461 |
Philosophy |
bilgi ve insan bilgi işleme konusunda yapılan disiplinler arası çalışmalar |
epistemics n.
|
|
462 |
Philosophy |
nesnel felsefe konusunda yeterli kimse |
objectist n.
|
|
Environment |
|
463 |
Environment |
yeni binek otomobillerin yakıt ekonomisi ve co2 emisyonu konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi |
availability of consumer information on fuel economy and co2 emissions in respect of the marketing of new passenger cars n.
|
|
Military |
|
464 |
Military |
kıyı, nehir ve deniz ortamlarında harekat düzenleme konusunda bir harp uzmanlığı |
naval special warfare n.
|
|
465 |
Military |
mayın faaliyetleri konusunda haberleşmek üzere kurulan sistematik iletişim |
minefield report n.
|
|
466 |
Military |
savaş alanının şekillendirilmesi konusunda taktik ve/veya harekat komutanına yardımcı olan mühendislik görevleri |
combat engineering n.
|
|
467 |
Military |
(eskiden) talim konusunda uzman olup birliğin başında durmakla görevlendirilen asker |
flugelman n.
|
|
Mythology |
|
468 |
Mythology |
(yunan mitolojisinde) halkını truva atı konusunda uyardığı için iki oğluyla beraber iki deniz yılanı tarafından öldürülen truvalı apollo rahibi |
laocoon n.
|
|
Abbreviation |
|
469 |
Abbreviation |
üniversitelere yapılacak mali destekler konusunda hükümete danışmanlık yapan komite |
ugc (university grants committee) n.
|
|
Latin |
|
470 |
Latin |
işlemin konusunda hata |
error in corpore n.
|
|
Archaic |
|
471 |
Archaic |
(birini borç ödeme konusunda) oyalamak |
delay v.
|
|
472 |
Archaic |
(özellikle dil konusunda) müşkülpesent |
pedantical adj.
|
|
Entomology |
|
473 |
Entomology |
çift kanatlılar takımına mensup sinekler konusunda uzman kimse |
dipterist n.
|
|
Slang |
|
474 |
Slang |
cinsel ilişki konusunda rahat genç kadın |
bed bunny n.
|
|
475 |
Slang |
birçok konuda uzman olan iyi dans eden karşı cinsle konuşma konusunda iyi olan kişi |
brofessional n.
|
|
476 |
Slang |
doğayı koruma konusunda aşırı takıntılı kimse |
econut n.
|
|
477 |
Slang |
yasadışı uyuşturucu polisliği konusunda uzman kolluk kuvvetleri |
junk squad [dated] n.
|
|
478 |
Slang |
patlayıcı ve fişekler konusunda uzmanlaşan/uzman kimse |
powder monkey n.
|
|
479 |
Slang |
dinamit kullanımı konusunda uzman kimse |
powder monkey n.
|
|
480 |
Slang |
dijital bir görüntünün çözünürlüğü, netliği ve kalitesi konusunda çok hassas/dikkatli kimse |
pixel peeper n.
|
|
481 |
Slang |
flört konusunda başarılı erkekleri çekemeyen/kıskanan kimse |
playa hata n.
|
|
482 |
Slang |
kadınlarla takılma konusunda başarılı kişileri çekemeyen/kıskanan kimse |
playa hata n.
|
|
483 |
Slang |
kalça döndürme konusunda uzmanlaşmış striptizci |
grinder n.
|
|
484 |
Slang |
başkalarıyla kendi çıkarları için ilişki kurmak/kendini pazarlamak konusunda başarılı kimse |
schmoozer n.
|
|
485 |
Slang |
özellikle kahve ve alkol gibi içecekler konusunda kasıntılık yapan/seçici davranan/moda olan şeylere yönelen kimse |
sipster n.
|
|
486 |
Slang |
başarılı olmak konusunda isteklilik/tutku/kararlılık |
spizzerinctum [old-fashioned] n.
|
|
487 |
Slang |
başarılı olmak konusunda isteklilik/tutku/kararlılık |
spizzerinktum [old-fashioned] n.
|
|
488 |
Slang |
günlük hayatta/pratik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
street smarts n.
|
|
489 |
Slang |
sosyal sorumluluklarını yerine getirme konusunda kaypaklık yapan kimse |
flake n.
|
|
490 |
Slang |
cinsellik konusunda seçici olmamak |
quench (one's) thirst at any dirty puddle v.
|
|
491 |
Slang |
(bir şey konusunda) cahil/bilgisiz olmak |
not know shit (about something) v.
|
|
492 |
Slang |
bir şeyi satın alma konusunda baskı yapmak |
hustle v.
|
|
493 |
Slang |
farklı ırktan biriyle ilişki yaşama/flört etme konusunda açık |
down with the swirl adj.
|
|
Modern Slang |
|
494 |
Modern Slang |
inanmamak konusunda anlaşmak |
agree to disbelieve v.
|
|